Google Translate

Bir önceki yazım için Google Translate'den faydalandım. Ama Norveççe- İngilizce olarak çok az hatayla bomba gibi, fişek gibi bir çeviri yapan Google Translate, Norveççe- Türkçe çeviriye sıra gelince karışık kelimeleri sıralıyor adeta. Allahtan İngilizce biliyorum:) Büyük ihtimalle Avrupa dillerinin cümle yapısıyla bizimkinin farklı olmasından kaynaklanan bir durum. Şöyle göstereyim sizlere:

Norveççe:

Jeg har nesten ikke sett sønnen min siden han kom til verden. Selv om jeg hører stemmen hans på telefonen nesten hver dag er det veldig tøft og ikke være til stede når han vokser opp. Jeg savner familien min. Og jeg ser fram den dagen jeg kan jobbe på småbruket, lage musikk, skrive bøker og være sammen med kone og barna hele døgnet — og leve et normalt liv som familiefar, uttalte Vikernes til Dagbladet i fjor sommer.

İngilizce:

I have barely seen my son since he came to the world. Although I hear his voice on the phone almost every day, it is very tough and not be present when he grows up. I miss my family. And I look forward the day that I can work on the farm, make music, write books and be with your wife and kids around the clock - and live a normal life as a family, said Vikernes to Dagbladet last summer.


Türkçe:

Kendisi dünyaya geldi ben hiç oğlumu gördüm. Rağmen telefonun üzerindeki ses hemen hemen her gün duymak, çok ve o kadar büyür mevcut değildir sert olduğunu. Ben ailemle özledim. Ve ileri gün ben çiftlikte, iş müzik, kitap yazmak ve karısı ve saat etrafında çocuklar olmak yapmak - ve bir aile gibi normal bir hayat yaşamak, Vikernes geçen yaz Dagbladet dedi bak.


Kızılderili Türkçesi olarak değiştirmek lazım seçeneği.


Varg


Metal dünyasının gelmiş geçmiş en sansasyonel isimlerinden biri olan Varg Vikernes, yakın bir gelecekte özgürlüğün tadını çıkaracak. Kendisi 1994'teki kilise yakma olaylarıyla ve Mayhem gitaristi Euronymous'u öldürmesiyle birlikte Norveç yasalarındaki en ağır cezayı(21 yıl) almıştı. Zannedersem iyi hal sebebiyle tahliyesinin yakında gerçekleşmesi bekleniyor.

Kendisi hakkında söylenmiş ve söylenecek çok şey var Varg'ın. Kendisinin ve grubu Burzum'un müzikal önemi çoğu zaman aşırı sivri kişiliğinin ve görüşlerinin arkasında kalmıştır. Tabii söylemleri ilgi ve hayran kitlesi olarak geri dönmüştür orası ayrı, ama onu takip eden ya da metal fanı olan büyük bir çoğunlukta da antipatik bir imaj yarattığı bir gerçek. Bana göre çok yetenekli olmasa da müthiş yaratıcı bir adamdır. Filosofem ve Hvis Lyset Tar Oss albümleri türünün kanunu olmuş ve sürekli takit edilmiş albümlerdir. Öte yandan ne kadar müziğine saygı duysam da maalesef metal dünyasında, özellikle black metal dinleyen ve icra eden insanlar arasında
ırkçı fikirlerin yayılmasının en büyük sebeplerinden biridir kendisi. Yeni resimlerinden ve açıklamalarından yola çıkarsak akıllanmış gözüküyor. Tabii bu kişinin 2003 yılında hapisten firar edip İsveç'e kaçma girişimini de unutmayalım. Kendisiyle son zamanlarda yapılmış uzun bir röportajdan benim dikkatimi çeken bölümler oldu. Şöyle birtakım açıklamalarda bulunmuş Bay Vikernes:


"Oğlum dünyaya geldiğinden beri onu çok nadir görebildim. Her gün sesini telefonda duysam da o büyürken yanında olamamak benim için çok zor. Ailemi özledim. Çiftliğimde çalışacağım, müzik yapacağım, kitap yazacağım, eşimle ve çocuklarımla beraber normal bir aile hayatı yaşayacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum."

Yıllar Varg'ı bile törpülemişse kime ne yapmaz ki. Güven olmaz gerçi ona, özgür kalınca bu sefer de tek tek Hristiyan avına çıkarsa şaşırmam. Kendisinin eski günlerinden uçuk kaçık bir röportajıyla bitirelim.

- Black metali ticari hale getiren poser gruplar hakkında ne düşünüyorsun?
- Onların kızkardeşlerinin boğazını kesip, soluk borularından s.kmek istiyorum.

Galatasaray Yönetiminin Dayanılmaz Hafifliği


Maçtan sonra neredeyse 1 hafta geçmiş olmasına rağmen yazmadan edemedim. Yenilgiye mutlaka bir sorumlu bulunur Türkiye'de; Galatasaray için de öyle oldu, Hamburg maçının üstüne gelen Eskişehirspor yenilgisi ve Lincoln'ün Brezilya'ya kaçmasıyla birlikte zaten krize giren klüpte bir günah keçisi arayışı başladı çoktan. Sırasıyla yazalım bu günah keçilerini: Lincoln, Bülent Korkmaz, Hasan Şaş, De Sanctis(belki biraz da Ümit Karan). Şaşırdığım şey en önemli sorumlunun ne sorumluluğu sahiplenmesi ne de hocasını ya da oyuncularını korumaması.

Transfermarkt adında bir site var, bu sitede oyuncuların, kulüplerin değerleri, transfer haberleri vs. birçok detay var futbol hakkında. Oldukça güvenilir ve önemli bir site. Bu siteye göre Turkcell Süper Lig'de futbolcu bonservisi olarak en büyük değere sahip kulüp Galatasaray. 110.500.000 Euro değere sahip bir takım. Ardından Fenerbahçe 101 milyon Euro'yla geliyor. Ve bu Galatasaray'ın başkanı ve yöneticileri, çok kritik Hamburg deplasmanından önce güle oynaya Meira'nın satıldığını açıkladı. Bu keyfin sebebi 4 milyon Euro'ya alınan Fernando Meira'nın 2 milyon Euro karla satılmasıydı. Oysa Galatasaray'ın maç öncesi defansın ortasında ciddi sakatlıkları vardı, iyi de olsa kötü de olsa Meira'ya muhtaçtı Galatasaray. Bir de Emre Aşık o maçta kırmızı kart görünce iyice arap saçına dönen bu sorunu, Bülent Korkmaz'da ikinci kez Kewell'ı savunmanın göbeğinde oynatarak çözebileceği en kötü şekilde çözmeye çalışınca, üstelik hatasında ısrar edince UEFA Kupası hayalleri suya düştü. Yani 110 milyonluk takım 2 milyon kar yüzünden gümbütüye gitti. Bu kupadaki başarının uzun vadede getireceği karı görmeye yarayan vizyonları büyük ihtimalle yoktu ya da geçmiş yıllarda kaybetmişlerdi. Bülent'in de ciddi hataları takıma zarar verdi bu noktada, vermedi değil, ama Bülent aslanlara yem etmek için iyi bir adaydı zaten, Adnan Polat ve ekibinin işine gelen bir isim. Lincoln olaylarında adamı yalnız bıraktılar, Bülent de durumu çok kötü idare etti, bu gibi bir duruma teknik direktör olarak bakmaya alışık değil. Yönetimin bu yaptığı hamlelerin hepsi onların hedefinde UEFA falan olmadığını gösteren hamleler, öncelik klüp borçlarının ödenmesi, büyük bir kıyım gerekmekteydi sezon sonu, bunun için de uygun ortam hazırlandı işte.

Başarılarda coşup başarısızlıklarda -hem de kendi sorumluyken- üç maymunu oynayan insanlar tehlikeli insanlardır. Birkaç gün öncesinin büyük kaptanı, şimdi yetersiz hoca; birkaç hafta öncesinin starı şimdi hain, vefakar Hasan'ı şimdi şişko patates. Adnan Polat'sa hala büyük başkan. Ne diyelim, işin içinden sıyrılmasını biliyor bu adam. Bense Fenerbahçeli olarak her ne kadar erken geldiğini düşünsem de bu göreve Bülent Korkmaz'a üzülmeden edemiyorum. Adamın kucağına bir kriz hediye ettiler, kenara çekildiler. Şimdi Bülent'in ve Galatasaraylılar'ın sorunları var. Şampiyonluk da çok zorda. Ama en büyük sorumulular en az hasarla çıkacak.