Ferhat Göçtü !!!





Dünya çocuk gününde,
Neşeliyiz hepimiz.
Bizi mutlu yapana,
Çok teşekkür ederiz.

Evet bu sefer beklenmedik bir intro yapıp sizi şiirle karşıladım !! Şaşırdınız değil mi ? Bence de şaşırdınız. Peki benden size bir soru, şair burada kime-neye seslenmekte ? Bayrak, çocuk, Maykıl Ceksın ? Bilemediyseniz yanıtı hemen veriyorum tabii ki Ferhat Göçer !! Evet, cinaslı kafiyenin içerisindeki alt metin Ferhat Göçer.

Öncelikle herkezin aşağıdaki videoya kulak vermesini istiyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=spGhrNOtzNc&feature=related

Evet önce biri bana versin o sensin dedi, neyse gençtir, doktordur, belki sorunları vardır dedik sineye çektik. Genel cerrahtır, ekmeğinin peşinde koşan adamdır, işi zordur dedik. Neden ? Çünkü daha önce bir arkadaşımın belirttiği gibi nerde kıl dönmesi var (götte), nerde basur var (götte) peki kim bakar bu hastalara (genel cerrah), kimde yaygın bunlar (erkek), e erkek götü nasıl (ne sensor ne ben söyleyeyim). E adam müzik sektörüne girmekte haklı hayatın kötü yüzünü görmüş hep.

Hadi bu kadardına eyvallah dedik. Müzik sektörünün kalbi geniş, Sincanlı Filizinden İsmail YK sına kadar birçok isim var, aralarında bir şekilde yer bulursun, bulamazsan da ayakta gidersin dedik.

Peki sen ne yaptın Ferhat ? Hadi utanmadan gözlerimizin içine bakarak söyle ne yaptın ? Hacı ? Kanka ? Kanka napıosun hayvanherif !? Sana diyorum Ferhat ! Sanaaa, sanaaa ve sanaaa !! Tiksiniyorum senden ! Hıncalsın, uluçsun benim için bundan sonra !!





Bu Mümtaz Rakmetıl faciasından da kötü birşey lan. Rock you ? Sen kimi rock lıyorsun olm bu takımla, ütün bozulmaz mı Fer-Hat ! Hey-hat ! Türkiye yer mi bu numaraları ? Yemez ! Biz dadaloğullarının,mevlananın torunlarıyız biz ! Üreteniz cana can vereniz biz ! Tamer Karadağlıyız biz ! Bak yine sinirlendim lan.

Neyse şiirle başladığım bu postu ünlü Türk düşünürü İsmail Türüt'ün dizeleri ile bitirmek istiyorum. Umarım biraz olsun ibret alırsın Ferhat !

Bizde varken bu duruş
Emicaniz olsa bush
Alayiniz bes kuruş
Etmez karadenizde


İsmail, tell me the türüt ! Sen ki bir zamanlar götüne göbeğine bakmadan Mehmedali beyin programında hediye odasına koşarak kendini yataklara atar, hızını alamayıp düşerdin. Neyse sabah oldu bir sonraki postumda sana da değineceğim !!


Kenny Constantine Portekiz'den bildirdi.

LeBron vs. Kobe (MSG)


Kobe'nin sezonun ve Madison Square Garden tarihinin sayı rekorunu 61 sayıyla kırdığı maçtan sonra New York Cleveland'ı ağırladı. LeBron ne yapacak diye herkes bekleşirken o da kendi tarzında spektaküler bir oyun ortaya koydu: 52 sayı, 10 ribaund, 11 asist. 1975'den beri ilk kez bir oyuncu 50 sayıyı geçip triple double yapıyor bir maçta(son yapan Kareem Abdul-Jabbar). Aslında sayılar açıklıyor 2 oyuncuyu da: LeBron daha all-around, Kobe'ninse daha büyük bir skor potansiyeli var.

Madison Square Garden'ın tılsımını bir kez daha görmüş olduk biz de.

Sahalarda Görmek İstemediğimiz Hareketler


Kesin kararımı verdim, Çok Güzel Hareketler Bunlar izlediğim en kötü komedi programı. Yani zamanının Reyting Hamdi'sine bile kendi naifliğinde bir program olduğu için tahammül edebiliyordum, bu ÇGHB resmen tahammül sınırlarımı zorladı. Ne ekran başında ne de sinemada birşey izlerken çok gülen bir insan değilim, komedi programlarını izlerken öyle kahkahalarla gülmesem de eğlenirim baktıkça. ÇGHB'ye ne zaman kanal değiştirirken rastgelsem bir his geliyor bana, size hiç oldu mu bilmiyorum; hani birisini sahnede ya da televizyonda izlerken onun yerine utanırsın çünkü çok kötüdür adam, onun o kadar başarısız olmasına içten içe üzülürsün, empati kurarsın o kişinin o andaki durumuna. Ne zaman bu programda debelenen yavrucakları görsem içimde bu duygu oluşuyor benim. Yılmaz Erdoğan da sevilen bir insan olmaktan giderek uzaklaşıyor, benim şahsi kanaatimce. Bana ne adamın skece gülmesinden, sahneyi çekin çok birşey varsa sahnede, ne adamı çekip duruyorsunuz?

Nasıl Yani? -3-

Son iki haftadır internet kullanıcısı olmadığım için bu olayı yazamamıştım bloga, şimdi fırsatını buldum. Şu linke bir göz atın önce:

http://www.contactmusic.com/news.nsf/article/perry%20given%20rihannas%20award%20by%20mistake_1092116

Ya bir ödül töreninde her türlü aksaklık olur; mikrofonlar çalışmaz, arkadaki dekor çöker, sunucular gelmez vs. Ama bütün bu saydıklarımdan daha absürd bir olay var ortada. Lan törenin amacı ödül vermek, yanlış adama verilir mi kardeşim. Federasyon başkanının ligin 2.sine kupayı vermesi gibi birşey bu. Bundan böyle Kral Tv Müzik Ödülleri daha saygındır NRJ'den benim gözümde.

Allahtan Perry ödül törenini terketmemiş de geri vermiş ödülü Rihanna'ya. Bak yine delirdim, bari açıklamayın be yanlış verdiğinizi, rezil olacağınıza ödül Perry'de kalsın.

Roger Federer


Daha kariyerinin ortalarında yeryüzüne gelen en büyük tenisçi ilan edilen Roger Federer 2008'de zorlu bir sezon geçirdi. Tabii onun bu zorlu sezonu için tüm kariyerini feda etmek isteyecek bir sürü sporcu vardır: 4 grand slam turnuvasında 2 final 1 şampiyonluk. Ama sözkonusu "yenilmez" Fedex olunca işler biraz değişiyor, adam 2002-2007 arasında grand slamlerde o kadar inanılmaz bir kariyere sahipti ki, sert kortta maç değil set alan adam ilk 5'e giriyordu ATP sıralamsında:) Toprakta da Nadal hariç herkesi yenip finalde Nadal'a boyun eğiyordu. O ana kadar kortlarda görülmemiş bir kompleks oyun tarzına sahipti; rakibin sürekli çalışabileceği, daha zayıf olan hiçbir yönü yoktu. Böyle ballandıra ballandıra anlatıyorum ama kesinlikle bir Federer fanı değilim, genelde bir sporu bu kadar domine eden oyunculara hep gıcık olmuşumdur(Misal Jordan).

Federer geçen sene sakatlıkların da biraz etkisiyle uzun bir süreden sonra sallanmaya başladı. Avustralya Açık'ta yarı finalde Novak Djokovic'e 3-0 yenildi. Zaten hiç sevemediği ve en az başarı sağladığı grand slam olan Roland Garros'ta yine finaldeydi, karşısında yine belalısı Nadal vardı, yine yenildi; ama bu sefer direnemedi bile. İlk iki seti kaybettikten sonra son seti 6-0 verdi, bu onun yaklaşık 8 yıldır ilk 0-6 lık setiydi. Kalesi olan Wimbledon'ı da epik bir mücadeleden sonra Nadal'a finalde kaybeden Federer, yıllar sonra ilk defa bir seneyi büyük turnuva kazanamadan kapatacaktı ki Amerika Açık imdadına yetişti. Aslında Amerika Açık mı yoksa Andy Murray mi imdadına yetişti bilinmez, çünkü finalde Nadal'la karşılaşsa bu kadar rahat olamayacağını çoğu otorite söylüyor.

Bu kupa eski Federer'in geri dönüşünün müjdesi diyenler de vardı, nitekim 2009'un başında Avustralya Açık'a fırtına gibi girdi. Sadece Berdych maçında zorlanan Federer, diğer tüm maçları 3-0 alarak göz korkutsa da finalde yine Nadal'a 3-2 kaybetti. Turnuvanın özellikle son maçlarını izleyen birisi Federer'deki Nadal sendromunu bilmese finalde Nadal'a pek şans vermezdi galiba, çünkü Nadal kendini çok geliştirmesine rağmen hala sert kortun bazı inceliklerini sahaya yansıtamıyor; orta düzey servisi var ve winnerları hala zayıf. Ama en büyük silahı bitmek bilmeyen enerjisi ve müthiş savunma oyunu olan İspanyol bu turnuvada da Federer'i yenme başarısını gösterdi.

Şimdi Federer'in gerçekten en büyük olup olmadığı tartışılıyor. En önemli rakibiyle oynadığı maçlarda bu kadar az kazanan bir oyuncu en büyük olabilir mi, bu cidden tartışılması gereken bir konu. Ama Federer'de de Nadal sendromu olduğu bir gerçek. Oynadıkları çoğu maçta her zaman yaptığı şeyleri yapmaktan uzak, silik bir oyun ortaya koyuyor. Bu senenin takvimi ilerledikçe herşey daha net gözükmeye başlayacak, Federer'den Fransa'da pek birşey beklemiyorum ama en azından Wimbledon'da kupasını geri alması gerekiyor gelmiş geçmiş en büyük olmaya giden yolda.