Ricky Rubio


Avrupa basketbolunu takip edenler, bu adamı çok uzun zamandır tanıyorlar zaten, Amerika'da draft öncesi ve sonrası en çok konuşulan adamlardan biri oldu. 15-16 yaşlarında Euroleague'deki müthiş istatistikleri onu draftta "hot prospect" haline getirdi. Minnesota onu istiyor, Memphis onu istiyor, N.Y istiyor, yeniden yapılanmaya gircek her takım onu istiyor. Rubio da havalara girmiş biraz. Şuna gelmem, ona giderim, havası kötü, musluk suyu içilmiyo falan...Bizim maçta da gördüm, NBA'e geldiği zaman çok net "overrated" olur. Şutu tamam pek iyi değildi ama, iyice gerilemiş. Sette oyun kuramıyor, tıkır tıkır işleyen İspanya tekerine çomak sokmuş adam. NBA Avrupalılar için özellikle gard pozisyonunda tutunması çok zor bir yer, bu arkadaş da yukarılardan seçildiği için baskı üzerinde olacak. Avrupa'da 2 yıl daha kalacakmış, o sürede de çok gelişemez. Bilmiyorum, bir kaşık suda fırtına koparıldı bu adam için, siz Harden'a, Curry'e bakın esas.

Bizim maç demişken, iyi koyduk İspanya'ya. Ömer Aşık'a aşığım.

Soğuk Yiyiniz!



İngiltere, 2008 Avrupa Şampiyonası'na katılmak için son maçta Hırvatlarla oynamıştı evlerinde. Hırvatistan çoktan şampiyonaya gitmeyi garantilemişti, İngilizlerin mutlak kazanması gereken maçta yukarıdaki resimde kaleci kılığına girmiş abanoz Carson'ın da yardımıyla 3-2 galip gelerek onları kupaya katılmaktan mahrum bırakmıştı. McClaren gitti, Capello geldi, İngilizler bu maçın verdiği acıyı unutamadı. 2010 Dünya Kupası Elemelerinde yine Hırvatistan'la eşleştiklerinde kader ağlarını örmüş gibiydi.


Bu sefer rolller değişmişti. Kupaya katılmayı çoktan garantileyen İngiltere, Ukrayna'ya yetişmek için mutlak kazanmak zorunda olan Hırvatistan'ı ağırlayacaktı. Bu sefer pek konuksever takılmadı İngiltere, 5-1'lik ezici galibiyette goller Gerrard(2), Lampard(2), Rooney'den geldi. Şimdi Üç Aslan'ın son maçı Ukrayna'yla deplasmanda, büyük ihtimalle o maça da yatacaklardır. Ne de olsa intikam soğuk yenen bi yemektir, benim bildiğim İngilizler de tadını çıkara çıkara yer bu yemeği.

BKA 4 - Paradigma

Bu kelime hakkında bir fikrim vardıysa da, TDK ve internet araştırmaları sonucunda kafam iyice çorba oldu. Sözlük anlamını verelim:

I . aynı söz dizimsel bağlam içinde birbirinin yerini alabilecek olan ve güçlü bir karşıtlık bağlantısı kuran ögelerin oluşturduğu bütün, dizi.
II . belirli bir alanda çalışan bilim adamlarının paylaştığı ortak değerler ve anlayışlar dizisi.
III . model.

Anladığım kadarıyla paradigma önceden gelen birikim ve tecrübeleri de kişinin ya da bilimin doğru kabul ettiği genel bir bakış açısı oluyor. Yani Müslümanlar da, Yahudiler de, Hristiyanlar da tek tanrıya inanıyor; ama inanış ve ibadet biçimleri, tanrı kavramına getirdileri yorumlar farklı. Mesela Müslümanlık içinde de farklı paradigmalar var, an itibariyle kişilerin kesin doğru olarak gördükleri, ama değişmezliğinin kesin olmadığı kavramlar. Dinden ziyade bilimde paradigma değişimleri daha popüler ve süregelendir, lakin böyle bir olayda da bilim dünyasının gidişatı toptan değişir. Mesela Newton'un kütle ve enerji kuramı bilim dünyasında bir paradigmaydı, ama Einstein görecelilik kuramıyla bambaşka bir bakış açısı getirdi fiziğe. Şu anda da fizik dünyası o paradigmaya bağlı olarak yol alıyor. Falan filan işte...

Kvarforth



Shining grubunun ya deli ya da müthiş bir oyuncu olan vokalistinin Black Metal Satanica belgeselinden küçük bir alıntı. Gerçek adı Niklas Olsson'dur.

"The guy cut and opened his leg and I tried to get the flesh out. There was standing a hungry looking whore, so I put piece of flesh to her mouth, but of course she spit it out. In my life I have met only three or four woman worth talking to. The rest should be killed."

?!?!???!!!

Demirkubuz

"Filmlerinizde neden müzik kullanmıyorsunuz?" sorusuna Zeki Demirkubuz'un cevabı:

"Sinemayla müzik kötü bir evlilik… Tuhaf bir evlilik… Hiçbir kriteri olmayan aşağılık bir evlilik derecesinde birbirini kullanan evlilikler vardır. İnsanlar birbirlerini kullanmak için o ililşkinin içinde kendilerini bulurlar. Günümüzde müzikle sinema ilişkisi biraz da buna benzedi. O onun pisliklerini eksikliklerini kapatıyor, diğeri de onun pisliklerini kapatıyor. Bunu böyle görüyorsam, bu konu benim dikkat etmem, hatta dikkat etmemden öte tavır göstermem gereken bir konu. Bir sahneyi yeteri kadar olması gerektiği gibi anlatamazsınız yine aynı şekilde mizansenini sahnenin yazılma amacını anlatamazsanız müzik devreye girer."


Seneye gösterime girecek olan filmi "Kıskanmak"ın fragmanını izledim az önce. 115 saniyelik fragmandan en önemli izlenimim, umarım Berrak Tüzünataç tercihi berbat etmez bu filmi, çünkü Zeki Demirkubuz'un sinema dilini ve tarzını çok beğenirim.
Ne olursa olsun, kesin sinemada gideceğim filmlerden birisi olacak "Kıskanmak".

The Curious Case of Engin Duran