Fahriye Evcen - Monica Bellucci

Bu ay şimdi ismini hatırlayamadığım bir derginin kapağıydı Fahriye Evcen(Instyle olabilir). Kapağı ilk gördüğümde Monica Bellucci sandım, ikinci gördüğümde yine Monica Bellucci sandım. Bayağı benziyor hakkaten, benzemiyor mu, yok be abi benziyor işte, çok da benzemiyor, benziyooor, uydurma lan ne alaka, bak hacı aynısı ya...

NTV Tarih


Yanında çıkan kardeşi NTV Bilim'i almıyorum ama NTV Tarih'in ilk iki sayısını aldım. Popüler tarih dergisi olarak piyasaya sürülen bu dergi, bizdeki önemli eksiklerden birini kapatmaya aday gözüküyor. Dolu dolu içeriği, ilgi çeken konularıyla benden ilk iki sayıda geçer not aldı diyebilirim. Biliyorsunuz bizde böyle güzel başlayan işler ya zamanla fazla makale havasına girer, ya da içi boşaltılır. Aşırıya kaçmadan bu dozda ilerlemeleri onlar için en doğrusu olacaktır .

Bu sayıda eleştiri e-postalarını derginin ilk sayfalarına koyup cevap vermeleri ve bazı hataları için özür dilemeleri bir eleştirisi olmayan bende dahi memnuniyet yarattı. Ekonomik krize uzun yıllar varlıklarını sürdürerek meydan okumaları dileğiyle.

Popüler Kültürün Kölesi


Başlığı benim ismimin önüne rahatlıkla sıfat olarak koyabiliriz, popüler kültürün kölesi Gökhan Kalkan diyerekten. Ben popüler kültürün en sadık kölelerindenim. Mankenlerin erkek arkadaşlarından ayrılma nedenlerini merak ederim, ünlü oyuncuların aldatma ve aldatılma skandallarını zevkle izlerim, birbirinden berbat şarkıcıların "kim daha iyi" polemiklerinden gözümü alamam. Sadece televizyonda "celebrity" geçinen insanları değil, spordan siyasete daha bir sürü konuya magazinel yaklaşımlar beni cezbeder.

Ciddiye aldığımdan değil, eğlenmek için en kolay yolun bu olduğuna inandığımdan. Bununla ilgili bir makale okumuşluğum falan yok, işkembeden sallayacağım onun için; bence bu olaylara benim gibi merak salan insanlar televizyonların kişiye yönelik etkisine kapılmış insanlardır. "Halka mal olmak" deyimine kendini kaptırmıştır. Neredeyse hiçbirimiz o ünlülere empati yapma gereği duymayız, çünkü yayın organların gösterdiği hayatları onlar için gerçek olmasa da bizim için gerçektir; vur patlasın çal oynasın eğlenen, üstelik bunları bizden fazla haketmeyen insanları gösterdikçe beyaz cam, bizi yavaş yavaş onların birbirlerine düşeceği, acı çekeceği durumlara hazırlar. Bu durumlar olmazsa da kendi trajedisini kendi yaratır. Biz de merakla beklediğimiz o anlarda garip bir haz duyarız, oysa olayda 3.tekil şahıs bile olma ihtimalimiz yok; ama dedim ya televizyonun etkileri diye...O ünlü artık "halka mal olmuş" biridir, hayatı hakkında yorum yapmaya onu televizyonlardan tanıyan herkesin hakkı vardır. Bütün bu farkındalığa rağmen bundan hala zevk alıyorsam, aptal kutusuna boş boş bakan aptallar ordusundan mıyım? Cevabı ne kadar kolay veriyorsanız, o kadar yanlış yapıyorsunuz demektir.


Aptal kutusu bazı kimselerin sandığı kadar aptal değil, hafife alınacak birşey de değil; Türk televizyonlarını, gazetelerini ve bilumum yayın organlarını bugün toplum mühendisi sayarsak, ne aptal, ne zeki, temel özelliği kurnazlık olan bir topluluk yaratmıştır. Boşa konuşmuyoruz, esasında biz de neslimizin sabırsız ve kolaycı bireylerinden biriyiz. Televole'lere Bizden Kaçmaz'lara selam olsun.